İstanbul Üniversitesi, Türkiye’nin ve Cumhuriyet tarihinin ilk üniversitesidir. Bu köklü eğitim kurumunda görev yapmış birçok önemli ismi burada bulabilirsiniz. Uzun bir listeyi şimdiden hazırlamak mümkün. Karşınıza çıkan isimler, Türk akademisinin gururu olarak kabul edilmektedir.
***
Örneğin, Halide Edip Adıvar, dünyaca tanınmış matematikçi Cahit Arf ve Türk gazeteciliğinin önde gelen simalarından biri olan Cevat Fehmi Başkut gibi şahsiyetler bu listede yer alıyor. Üzücü bir şekilde, onları sadece akademik başarıları ile değil, terör saldırılarında kaybedilen bilim insanları olarak da anmak zorundayız. Listeye eklenebilecek isimlerden biri de az gelişmenin sosyolojisini inceleyen sosyolog Cavit Orhan Tütengil’dir.
***
Burası aynı zamanda büyük sanatçı ve bilim insanlarının görev yaptığı bir üniversitedir. Tanınmış adlar arasında Gülten Kazgan, Muazzez İlmiye Çığ, Türkan Saylan, Halet Çambel ve Güzin Dino yer alır.
***
İstanbul Üniversitesi, paradigmayı değiştiren hocaların bilim yuvasıdır. İdris Küçükömer ve Sencer Divitçioğlu gibi isimlerden bahsediyoruz.
***
Türkiye felsefe eğitimine damgasını vurmuş önemli isimler arasında Macit Gökberk, Nermi Uygur, Necla Arat ve İoanna Kuçuradi gibi akademisyenler de bulunmaktadır.
***
Türk Edebiyatı eğitiminin temellerinin atıldığı bir yer olan bu üniversite, Mehmet Kaplan gibi büyük bir edebiyatçıya ev sahipliği yapmıştır. Ayrıca Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yetiştiği bir akademik ortam da burasıdır.
***
Ömer Lütfü Barkan ve Hıfzı Topuz gibi isimlerle bu kıymetli liste uzanır ve yalnızca İstanbul Üniversitesi için değil, tüm Türkiye akademisi için büyük bir onur kaynağıdır.
***
Ancak şu an, bu üniversitenin tarihi boyunca görülmemiş siyasi bir oyunun içine çekilme tehlikesi bulunmaktadır. Kendi mezunu ve üniversitede lisansüstü eğitim almış bir eski üyesinin diploması ile ilgili karar almak zorunda kalıyor. Bu durum, İstanbul’daki üç seçimde artan oy oranları ile Cumhurbaşkanlığına aday olan bir kişiyi engellemeye yönelik bir oyun olarak algılanıyor.
***
Şimdi, tarih yazmış bir üniversiteden tarih akışına ters bir hareket bekleniyor. İki seçenekleri vardı: Ya miraslarına sahip çıkarak bu siyasi manipülasyona karşı duracaklar ya da bu siyasetin işbirlikçisi olacaklardı. Üzgün bir şekilde, ikinci yolu tercih ettiler.
Üzerinde durulan kararın alınacağı bölümün dekanı bu işbirliğini reddedip istifasını vermişti. Şimdi yeni getirilen kişiler bu kadim üniversitenin geçmişine leke sürecek adımları atmaya hazırlanıyorlar. Bu, onları inkâr eden bir siyasiyi “Muhtar bile olamaz” durumuna düşürecek ilk adımdır.
***
Bilmiyorum, ama kesin olan bir şey var: Bu siyasi işbirliğini kabul edip diplomayı iptal edenler, İstanbul Üniversitesi’nin onurlu geçmişine silinmesi güç bir leke sürdüler. Bir gün bu lekenin temizlenmesi için Üniversite’nin bu millete özür dilemesi gerekecek.
***
Geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı siyasetten dışlamak adına verilen absürt hapis cezası hakkında benzer şeyler söylemiştim. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı sürecini engellemeye yönelik yapılan 370 oy hamleleri için de aynı düşüncelerim vardı. Son seçim öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylığı hakkında açılan tartışmalar için de benzer görüşlerimi belirtmiştim. Bu yakın tarihte dördüncü kez aynı temayı tekrar ediyorum: Geçmişte bu tür hamlelerden medet umularak yapılan tasarımlar sonuç vermedi ve