20. yüzyılın ortasında, tam 75 yıl önce, Asya’nın uzaktaki bir köşesinde amansız bir savaş patlak verdi. Bu savaş, sonuç olarak iki farklı ülkenin, Kuzey ve Güney Kore’nin ortaya çıkmasına yol açtı.
Peki, bu noktaya nasıl varıldı? İki ülke arasında 75 yıldır süregelen savaşın, aslında iki ulusla sonuçlanması durumu nasıl gerçekleşti? Kore, 1910’dan itibaren Japonya’nın sömürgesi olmuştu. İkinci Dünya Savaşı’nda müttefik güçlerin zafer kazanması sonrası Japonya’nın geleceği, uluslararası zirvelerde belirlendi.
Müttefikler, Kore’nin bağımsızlığını sağlamak amacıyla ülkeyi 38. enlem doğrultusunda ikiye böldü. Kuzeyde Sovyetler Birliği tarafından desteklenen Kim Il-sung’un oluşturduğu bir rejim, güneyde ise ABD’nin askeri yönetimi altında General Douglas MacArthur’un kontrolü altında bir yönetim oluştu.
Kuzey Kore’de Sovyetler, Kim Il-sung’un komünist hükümetini destekleyerek Kuzey Kore Halk Ordusu’nu silahlandırdı. Güneyde, ise siyasi istikrarsızlık ve Syngman Rhee’nin yönetimi ön plana çıktı; Rhee, ulusal birliği sağlamak için güç kullanma niyetini açıkça belirtti.
Syngman Rhee’nin bu yaklaşımının sonucu olarak, ABD tarafından eğitilen Güney Kore Ordusu, yalnızca hafif silahlara sahipti; tankları, avcı uçakları bulunmuyordu ve az sayıda sahra topu ile donatılmıştı.
Her iki yönetim, Kore’nin tamamının tek meşru temsilcisi olduğunu iddia etmeye devam etti. 38. enlem boyunca yaşanan çetin sınır çatışmaları sonrasında, Kore Cumhuriyeti, 25 Haziran 1950’de Kuzey Kore Halk Ordusu tarafından işgal edildi.
İşgalin başlaması ile birlikte, ABD Savunma Bakanlığı Pentagon hazırlıksız yakalandı. Kuzey Kore güçleri hızla güneye ilerleyerek tüm savunma hatlarını aşarken, Washington, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne başvurdu ve Kuzey Kore’nin “saldırgan” olarak tanınmasını talep etti.
ABD’nin çağrısı doğrultusunda, üye ülkeler askeri yardımda bulunma kararı aldı. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 22 ülke bu çağrıya yanıt verdi. İlk Amerikan birlikleri, Kuzey Kore Ordusu’na karşı direnişi güçlendirmek için bölgeye gönderildi.
Kuzey Koreliler, hızla güneye ilerleyerek stratejik öneme sahip Pusan Limanı’na ulaşmayı hedefliyordu. Öncelikle Japonya’daki Amerikan işgal güçlerinden takviye birlikler sevk edildi, ancak Kuzey Kore ordusu karşısında pek başarılı olamadılar. Nihayetinde, General Walton Walker, Pusan’ı korumak için birliklerini hareket ettirdi ve takviye güçler gelene kadar bu önemli noktayı elinde tutmayı başardı.
Çin’in Müdahalesi
Eylül ortalarında, General MacArthur, stratejik bir hamle yaparak Kuzey Kore hatlarının 240 kilometre gerisindeki Inchon Limanı’na asker çıkarttı. Böylece, Kuzey Korelilerin iletişim hatları kesilirken, ağır hava bombardımanının ardından mevzileri bozulmaya başladı.
MacArthur, geri çekilen düşmanı takip etme emri verdi ve sınırı aşarak Kuzey Kore’nin derinliklerine ilerledi. Bu süreçte, komünist Çin’in topraklarını savunma amacıyla müdahale edeceği sinyalleri alınmaya başlandı.
Ekim ortasında, MacArthur, Başkan Harry Truman ile görüştü ve büyük bir BM saldırısı planıyla savaşın yıl sonuna kadar zaferle sonuçlanacağına dair güvence verdi. Ancak, Kasım ayında Çin Ordusu müdahale etmeye başladı.
Çin’in savaşa girmesiyle birlikte, BM güçleri düzensiz bir şekilde geri çekilmeye başladı. 1951 yılında Güney Kore’nin başkenti Seul’un güneyinde kalan bir hattı savunuyorl