Paris Moda Haftası’nda Chanel, Penélope Cruz ve Brad Pitt’i bir kısa metraj filmde bir araya getirdi. Siyah beyaz çekilen bu film, 1960’ların kült filmi “Bir Kadın Bir Erkek”e gönderme yaparak büyük ilgi çekti. Bu olay, benim kuşağımdan insanlarda büyük bir anı yaşattı.
Öte yandan, Versace’nin siyah beyaz fotoğraflarıyla dolu olan bir diğer olay da Paris’te yaşandı. Anne Hathaway’ın masumiyeti yerine vamp bir karakterle karşımıza çıkması, dikkat çekti.
1960’lar, müzikte de önemli bir döneme işaret ediyor. Frank Sinatra, Percy Sledge, Mamas and Papas, Simon and Garfunkel gibi önemli isimlerin şarkılarıyla müzik dünyasında büyük bir hareketlilik yaşanıyordu. İngiltere ise Beatles ve Rolling Stones gibi efsanevi gruplarla müziğe yön veriyordu.
Claude Lelouche’in 1966 yapımı filmi “Un Homme et Une Femme”, dönemin ruhunu yansıtan önemli filmlerden biriydi. Bu film, evlilik kalıplarını kırmayı ve özgür ilişkileri anlatmaya odaklanıyordu.
1968 ise büyük bir değişimin habercisiydi. 20. Yüzyılın diktatörleri ve faşist ahlakı tarihe gömmek isteyen insanlar, 68 Mayıs Devrimi ve Sovyet demir perdesinin yıkılması gibi olaylara şahit olacaklardı.
Yıllar geçtikçe Ripley karakteri farklı dönemlerde farklı yönlerle ele alındı. İlk filminin ardından gelen yeniden yapım ve Netflix dizisi, karakterin dönüşümünü ve hikayenin farklı açılardan ele alınmasını gösteriyordu.
Sonuç olarak, 1960’ların kültürel ve müzikal zenginliği, moda ve sinema dünyasındaki dönem filmleriyle birlikte hala büyük ilgi çekmeye devam ediyor. Bu dönemin özgürlük ve özgünlük ruhu, insanların hala özlemle hatırladığı bir zaman dilimi olarak karşımıza çıkıyor. Gelecek nesiller de bu döneme olan ilgilerini hep koruyacak gibi görünüyor.