Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, uluslararası düzeyde önemli bir etkinliğe imza atarak, Anadolu Ajansı’nın global iletişim ortağı olduğu Uluslararası Hukuk Konferansı 2025 (BILC 2025) içerisinde “Çatışma Sonrası Ekolojik İyileştirme Üzerine Hukuki Perspektifler” konulu bir panel düzenledi.
Panele, Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Dr. Ayşe Didem Sezgin moderatörlük yaparken, önemli isimler de konuşmacı olarak yer aldı. Eski BM Gıda Hakkı Özel Raportörü ve Kaliforniya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hilal Elver, İngiltere’den bağımsız araştırmacı Dr. Aida Tamer Chammas ve Ukrayna Yaroslav Mudryi Ulusal Hukuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ievgeniia Kopytsia panele katıldı.
Prof. Dr. Hilal Elver, yaptığı konuşmada Gazze’deki duruma değinerek, “Boğucu bir abluka ve insani yardımın ciddi şekilde kısıtlanması sonucu ortaya çıkan ekolojik yıkım, Gazze nüfusunun tamamını açlık tehlikesi ile karşı karşıya getirmiştir.” ifadelerini kullandı. Elver, bu durumun, insan yapımı bir kriz olarak kabul edildiğini ve uluslararası ceza hukuku açısından savaş suçu sayılan açlık olgusunun bir savaş silahı olarak kullanılmasını içerdiğini belirtti.
Gazze’de su kaynaklarının yüzde 95’inin içilemez hale geldiğini vurgulayan Elver, bölgedeki 37 milyon ton molozun çevreye yayıldığını ve insanların temel sağlık hizmetlerine erişiminin kısıtlandığını söyledi. Bu durumun krizin boyutlarını daha da derinleştirdiğini ifade eden Elver, Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması’nın Gazze’de kıtlık koşullarının oluştuğunu belirttiğini de ekledi.
Elver, ancak kıtlık ilan edilmesinin Birleşmiş Milletler (BM), ABD ve İsrail’in baskılarıyla engellendiğini belirtti. “BM, ABD ve İsrail’in baskıları nedeniyle Gazze’de kıtlık ilan edilmedi. Bunun uluslararası suç faaliyetleri açısından ciddi sonuçları olacağını biliyorlar.” diye ekledi.
Filistin’de çevresel adalete öncelik verilmesi gerektiğini vurgulayan Elver, iyileştirme süreçlerinin altta yatan siyasi ve insan hakları sorunlarıyla birlikte ele alınmadan mümkün olamayacağını belirtti. Ayrıca, çevresel adaletin çatışma sonrası yeniden inşa süreçlerine entegre edilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Elver, geçmişteki yeniden yapılandırma sürecine birçok ülke ve STK’nin katıldığını, ancak yerel Filistinli kuruluşların bu süreçte yer almadığını ifade etti. “Filistin’in yeniden inşasında yerel halkın sürece dahil edilmesi ve egemenliklerine saygı gösterilmesi şarttır.” diyen Elver, uluslararası toplumun da hesap verebilirlik mekanizmaları dahilinde tazminat ödemesi gerektiğini belirtti.
Çatışma sonrası çevre tahribatının hukuki boyutları üzerine de açıklamalar yapan bağımsız uluslararası hukuk araştırmacısı Aida Tamer Chammas, çevresel yıkımın toplum sağlığı, siyaset ve ekonomi üzerinde kalıcı ve uzun vadeli etkiler yarattığını anlattı.
Chammas, çevre tahribatının askeri eylemlerin bir sonucu olarak kalıcı hale geldiğine işaret ederken, Ukrayna-Rusya Savaşı’nda kullanılan misket bombalarının çevreye verdiği zararları da gündeme getirdi. Bu bağlamda uluslararası hukukta çevresel tahribatın sorumluluğunun net bir biçimde tanımlanması gerektiğini vurguladı.
Chammas, uluslararası hukuk komisyonunun 2022 yılında kabul ettiği silahlı çatışmalarda çevrenin korunmasına dair ilkelerin önemine dikkat çekerken, bu ilkelerin çatışma öncesi, sırası ve sonrası dönemleri kapsamını değerlendirdi. Ayrıca, çevre onarımının barış süreçlerine entegrasyonunun gerekli olduğunu sözlerine ekledi.