Dünyaca ünlü Fransız soprano Emma Shaplin, bir kez daha ülkemize geliyor. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de büyük bir hayran kitlesi bulunan sanatçı, 9 Ekim’de Antalya Açıkhava Tiyatrosu’nda hayranlarıyla buluşacak. 25 kişilik Sinema Senfoni Orkestrası ve Korosu eşliğinde sahne alacak olan Shaplin, Türkiye’ye duyduğu özlemi dile getirdi.
“Türkiye’yi çok seviyorum… Antalya’nın coşkulu atmosferi ve Akdeniz havası, İstanbul’un kozmopolit yapısı, kültür ve geleneği bir arada sunması beni etkiliyor. Ayrıca Boğaz’ın enerjisiyle de kendimi özel hissediyorum. Türkiye’yi uzun süre ayrı kaldığımda özlüyorum” diyen Shaplin, Türkiye’nin birçok şehri ve doğal güzelliklerinden etkilendiğini belirtti.
Sanatçı, daha önce İstanbul, Ankara, Bodrum ve Kapadokya gibi Türkiye’nin farklı bölgelerini ziyaret ettiğini ve bu yerlerden etkilendiğini söyledi. Bursa’nın kendisinde özel bir iz bıraktığını ve Antalya kıyılarında küçük bir tekneyle dolaşmanın unutulmaz anılar biriktirdiğini paylaştı.
Görmek istediği yerler arasında Göbeklitepe ve Nemrut Dağı’nın bölgesinin bulunduğunu belirten Shaplin, Türk hayranlarını da çok sevdiğini ve konserlerinde onlarla bir araya gelmenin kendisini mutlu ettiğini ifade etti.
Shaplin, 8 yıl aradan sonra yeniden Antalya’da sahne alacak olmanın heyecanını yaşadığını ve konserinde hit şarkılarının yanı sıra operalardan aryalar seslendireceğini belirtti. Sanatçı, Fransız repertuarından iki büyük şarkıyı ilk kez Antalya’da seslendirecek olmanın kendisini mutlu ve onurlu hissettirdiğini söyledi.
Konserler dışında günlük yaşamında sanat ve zanaatla ilgilendiğini söyleyen Shaplin, resim yapmayı sevdiğini ancak şu sıralar yeni bir albüm için beste yapmaya odaklandığını dile getirdi. Sanatçı, formunu korumak için iyi yemek yemek, iyi uyumak ve bedeninin ihtiyaçlarını dinlemek gerektiğini vurguladı.
Aşkın kendisi için şefkat, ilgi, saygı ve duygusal bir bağ olduğunu belirten Shaplin, aşkın her şeyi temsil ettiğini söyledi. Gerçekten bilmiyorum. Şu anda bu dönemde yaşıyorum, yani durum ama hepsini yaşamak isterdim sanırım. Şarkılarında genellikle aşk kadını kimliğine büründüğünü ifade eden sanatçı, aşkı duygusallık, haz ve beraber paylaşılan deneyimler olarak tanımladı.
