Karar yazarı Taner Ay, dikkat çekici bir kitap değerlendirmesi gerçekleştirdi. Ünlü şair Haydar Ergülen’in “ESKİ Şehir Spor” isimli yeni eseri, ona Eskişehirspor’un “altın çağına” götürdüğünü ifade etti.
Taner Ay, bugünkü “‘Es-Es’ formalı Haydar Ergülen” başlıklı yazısında şunlara yer verdi:
“Haydar Ergülen’in ‘ESKİ Şehir Spor’ kitabı Kırmızı Kedi Yayınevi’nden yayımlandı. Kapak resminde Eskişehirspor formalı bir fotoğrafı bulunuyor. ‘Es-Es’ güçlü bir ekipti, sıradan bir ‘toprak saha’ takımı gibi değildi. Yumuşak bir şekilde, sanki sahada kayarak, yüksek teknikle futbol oynarlardı. Kitaptan ‘ESKİ Şehir’ hakkında birçok şey öğrendim. Haydar, şehri ‘limonata gibi bir şehir’ olarak tanımlamış, bu tanıma bayıldım. Kalemine sağlık Haydar, bazı bölümlerde hüzünlendim, bazı yerlerde ise güldüm; en önemlisi, bu eserle seni daha iyi tanıma fırsatı buldum.”
“Bâb-ı Âli çevresinde bizim kuşak arasında genelde Fenerbahçelilik yaygındı. Adnan Özer, Metin Celal, Burak Eldem, İzzet Eti, Merih Akoğul ve daha pek çok isim sayılabilir. Mehmet Müfit ve Halil Turhanlı Beşiktaşlıydı; Hasan Kaçan ile Ahmet Erhan ise Galatasaraylıydı. Haydar Ergülen, ‘Üç Çiçek’ döneminden beri tanıdığımız bir arkadaş, fakat onunla hiç futbol konuştuğumuzu hatırlamıyorum. Onun Eskişehirsporlu olduğunu son birkaç yıl içinde öğrendim. Babası, ortaokuldan terk olan kaportacı Kel Hasan önce Fenerbahçeliydi; ancak 1965’den sonra Eskişehirspor’un fırtınasıyla birlikte fanatik bir Eskişehirsporlu oldu. Her maç günü, arkadaşlarıyla Mavi Köşe’de buluşurmuş. İlginç bir şekilde, İstanbul takımlarından Vefa’yı desteklerdi. Haydar’a gelince; gözlüklü, koca kafalı ve kepçe kulaklı bir çocuk olarak, futbolla pek ilgisinin olmadığını sanırdım. Şimdi ise, Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan ‘ESKİ Şehir Spor’ kitabında, Eskişehirspor formalı bir fotoğrafı var, bu durumu oldukça hoş buldum.”
“Gençliğimde ‘Es-Es’ gerçekten güçlü bir takımdı; amigosu Orhan ve teknik direktörü Abdullah Gegiç ile kadrosu da oldukça kaliteliydi: Mümin, İsmail, Nihat, Burhan, Vahap, Nehir, Ender, Necdet, Kamuran, Nuri ve Fethi. ‘Es-Es’ kesinlikle sıradan bir ‘toprak saha’ takımı değildi. Yüksek teknik becerileriyle sahada adeta kayar gibi oynuyorlardı; sanki yanlışlıkla ülkemize gelmiş bir İngiliz takımı gibiydiler. O dönemde benim en çok korktuğum ama izlemekten de keyif aldığım takım Eskişehirspor’du. Mithatpaşa Stadı’nda bir İstanbul takımıyla oynuyorlarsa, mutlaka maçı izlemeye giderdim. Haydar’ı okurken, geçmişe döndüm; kitabı okurken ‘ESKİ Şehir’ hakkında daha fazlasını öğrenmiş oldum. En son şehri ziyaret ettiğimde, ilkokulun birinci sınıfına başlamış mıydım hatırlamıyorum. Şimdi, Kurtuluş Mahallesi, Kılıçoğlu, Asri, Atlas, Yurt, Marmara ve Büyük sinemalarını; o zaman limonata içen kepçe kulaklı çocuğun anılarını paylaşabileceğim bir dostum oldu Haydar. O, gerçekten şehrini ‘limonata gibi bir şehir’ olarak tanımlıyor, bu ifade beni derinden etkiledi. Bir kitabında Üsküdar’da 1980 öncesinde Ömer Ateş ile ülkücülerin elinden nasıl kaçışını anlatıyordu, dilindeki lezzet sebebiyle gülmekten kendimi