Ekonomi programlarında, iş dünyasının prestijli toplantılarında ve siyaset arenasında sıkça dile getirilen “sürdürülebilirlik” kavramının akıbeti ne oldu?
Artık bu terime pek rastlanmıyor…
Oysa daha önceleri sürekli gündemdeydi.
Modası mı geçti, yoksa başka bir mesele mi var?
Eğer birileri bu dünyanın sürdürülemez olduğunu ve hoş terimlerin durumu değiştirmeyeceğini fark ettiyse, başlangıç için önemli bir adım atılmış demektir.
***
İki veya üç yıl önce, bir konferansta dinlediğim genç bir girişimci, sürekli olarak “sürdürülebilirlik” kelimesini kullanıyordu…
O kadar çok tekrar etmişti ki, işinin ne olduğuna bir türlü sıra gelmemişti.
Geçen gün, o kişinin akıbetini merak ettim ve sordum;
Kimse onun nerede olduğunu bilmiyor…
***
Trump ile Netanyahu’nun anlaşamaması gündemde…
Bir nebze doğru, ancak bu anlaşmazlıktan büyük bir çözüm çıkması zor görünüyor.
Şunu unutmamak lazım…
Trump, Gazze’de bir çözüm arayışında değil; asıl hedefi Gazze’yi kendisine maletmek.
Çekişmenin gerçek nedeni de bu.
***
Birisi daire almak için bu alanda hizmet veren bir şirkete başvurmuş…
Yardımcı olmuşlar ve peşinat ödemediği için mutlu…
Bu konuda haksız sayılmaz!
Üzerinden büyük bir yük kalkmış durumda…
Ancak, mevcut kiralarının çok üzerinde bir taksit ödemek zorunda kalacakmış yıllar boyu.
Yani yeni bir konut alacak ve bunun karşılığında hayatını ve kişiliğini, bitmek bilmeyen kaygılarla dolu bir cendereye teslim etmiş olacak.
Sadece bir insan olmak oldukça zor.
***
Ankara’daki bir ilkokulda, yedi yaşındaki bir kız çocuğu beş erkek öğrenci tarafından makasla yaralanmış…
Bu olay üzerine “akran zorbalığı” ile ilgili düşünceler sosyal medyada hızla yayıldı.
Ben ise yine yetişkinleri anlatmaya devam edeyim…
Olayın iç yüzünde, kız çocuğu uzun bir süre haksızlığa maruz kalmış ve öğretmenine durumu bildirmiş; fakat gereken ilgiyi görememiş.
Peki, okul ne yapmış?
Saldırgan öğrencilerin değil, mağdur durumdaki kız öğrencinin okuldan uzaklaştırılmasını istemiş.
Görüleceği üzere, akran sorunları bir yana, yetişkinlerin dünyası daha karışık. Yetişkinler gruplar halinde hareket ediyor, zalim ve zorba olabiliyor…
Bu tutum çocuklara da yansıyor elbette.
***
Masumiyetin kaybedilen değil, (son günlerde sıkça vurgulandığı gibi) kazanılan bir şey olduğunu savunuyorsak, bu ancak mahcubiyet ile mümkün olabilir.
Yetişkin bir bireyin masumiyeti, gerçek anlamda mahcubiyetle bağlantılıdır…
***
Gösterişli bir şekilde “Kendimi seviyorum” diyenlere bakıyorum…
Ya bir de başka birini sevmeyi deneselerdi, ne kötü olurdu!