İsrail ile İran arasındaki çatışmanın ardından, Türkiye’nin olası bir savaşta caydırıcılık kabiliyeti yeniden tartışılmaya başlandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “(Savunma sanayii) Envanterimize giren ürünleri, caydırıcılığımızı destekleyecek şekilde ve miktarda imal etme safhasına geldik.” şeklinde bir açıklama yaptı. Bu bağlamda CHP Milli Savunma Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, değişen tehditlere karşı milli savunma sanayinin durumu, başarıları ve karşılaşılan zorluklarla ilgili yazılı bir değerlendirme yaptı.
“TSK’NIN KARŞILANMAYAN ACİL İHTİYAÇLARI, BU PARLAK TABLOYU GÖLGELEMEKTEDİR”
Emekli bir general olan Bağcıoğlu, Türk savunma sanayisinin insansız hava araçları (İHA) alanındaki başarılarını vurguladı. Bu sistemlerin, Türkiye’nin teknolojik yeteneklerini ve dünya genelindeki etkisini açıkça gösterdiğini ifade etti.
Ayrıca, Milli Muharip Uçak (KAAN) projesinin TUSAŞ liderliğinde 2023’te ilk uçuşunu gerçekleştirerek Türkiye’yi beşinci nesil savaş uçağı üretebilen ülkeler arasında yer aldığına dikkat çekildi. Bağcıoğlu’nun açıklamasında, Türkiye’nin son 20 yılda savunma sanayisinde önemli adımlar attığı ve bu süreçte karşılaşılan sorunlar da dile getirildi. ”Projelerin yönetimindeki sorunlar, gecikmeler ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) acil ihtiyaçlarının karşılanmaması, bu olumlu durumu gölgelemektedir. Örneğin, 2007’de başlayan Altay ana muharebe tankı projesi 2012’de tanıtılmasına ve 2018’de seri üretim ihalesinin yapılmasına rağmen; 2025 sonunda sadece sınırlı sayıda teslimat yapılması öngörülmektedir.” dedi.
“HAVA KUVVETLERİMİZ, 2013’TEN BERİ YENİ BİR MUHARİP UÇAK ENVANTERE KATAMAMIŞTIR”
Bunun yanı sıra, Hava Kuvvetleri’nin 2013’ten bu yana yeni bir muharip uçak alımında bulunamadığı ve mevcut F-16 ve F-4 uçaklarının yaşlanma ve modernizasyon sorunlarıyla karşılaştığı belirtildi. 2024 yılında ABD ile yapılan F-16 Viper anlaşmasının henüz sonuç vermediğinin altı çizildi. Eurofighter tedarikindeki belirsizlik devam ederken, S-400 ve F-35 meseleleri ise hala sürmektedir.
KAAN projesi gelecek için umut verici olsa da, nihai operasyon kabiliyeti için belirli bir süreye ihtiyaç duyulmaktadır. Bölgedeki artan hava tehditleri, Hava Kuvvetleri’nin modern platformlara acil ihtiyacını gündeme getiriyor.
“TF-2000 HAVA SAVUNMA MUHRİBİ İÇİN ANCAK 25 YIL SONRA İNŞA AŞAMASINA GELİNDİ”
Bölgede hava tehditlerinin artması ile birlikte, TF-2000 Hava Savunma Muhribi’nin gelişmiş radar sistemleri ve entegre komuta-kontrol yetenekleri ile Deniz Kuvvetleri için büyük bir avantaj sağlayacağı belirtiliyor. 1990’lı yıllardan bu yana gündemde olan bu projenin, ancak 25 yıl sonra inşaat aşamasına gelmesi ise dikkat çekmektedir.
Ayrıca, Endonezya ile KAAN MMU üretimi için yapılan anlaşma, Türk savunma sanayisinin ulaştığı seviyeyi gözler önüne sermekte. Ancak, son uçağın teslimatının 2034’te olması ve Endonezya’nın ödeme sorunları, proje çıktılarının zamanında gerçekleştirilmesi açısından risk teşkil etmekte.
Deniz Kuvvetleri tarafından inşa edilen gemilerin, döviz elde etmek amacıyla satılması ise stratejik bir sorun olarak gündeme gelmektedir. Örneğin, Akhisar açık deniz karakol gemisinin Romanya’ya sat
